Komşumuz Irak’ta Barış İstiyoruz
1990’lı yılların başında Doğu Bloku’nun dağılışına odaklanmışken, Irak’ın Kuveyt’e saldırısı gündemi değiştirivermişti birden. Amerika, Kuveyt’in yanında yer almış, Irak bu ülkeden çekilmek zorunda kalmıştı. Türkiye, bu süreçten ekonomik olarak çok kötü etkilenmiş, bir çok insan işsiz kalmıştı. Aradan yıllar geçti, Irak’ta bir türlü sular durulmadı. Saddam’ın diktatörlüğü altında ezilen Iraklılar çıkış yolları arıyordu. Amerika, bir taraftan Saddam’ın,“Kimyasal Silah” bulundurduğunu öne sürerken, diğer taraftan ise Iraklılara özgürlük vaat ederek, bu ülkeye saldırısını yasallaştırmanın yollarını arıyordu. Aylarca Irak’a saldırı tarihi ve getirip götürecekleri konuşulup durdu. 2003 yılında bir gece aniden Amerika Irak’a giriverdi. Günümüzde iletişim ve görsellik öylesine gelişmişti ki, bu saldırıyı sanki bir korku filmi seyreder gibi anı anına takip etmeye başladık. Iraklılar, Saddam’dan kurtulmanın sevinciyle, onun heykellerini indiriyorlardı balyozlarla. Gözümüzün önünde kayıp giden telefon direkleri, yıkılan heykeller, sevinenlerin yanı sıra işgale direnenlerin görüntüleri hala hafızalarımızda. Sanki Irak’a özgürlük gelmiş gibi bir yanılsama yaşanıyordu kısa bir süreliğine.
Bu arada, Irak’a asker gönderilmesi konusu Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde reddedildiğinde bütün ülke olarak çok sevindik. Saddam bir diktatördü, halkına çok eziyet etmişti, bunu kabul ediyorum. Ancak, bu, Irak’ın geleceğini başka ülkelerin tayin etmesi anlamına gelmemeliydi.
Aradan beş yıl geçti. Irak’ta, o ilk günlerdeki sevinç çok kısa sürdü, bunun bir işgal olduğunun bilincine varan Iraklılar direnişe geçtiler. Bu direnişin bedeli ise yüzbinlerce insanın ölmesi, evsiz ve aç kalmaları, hatta ülkelerinden kaçmalarıydı.
Gün geçmiyor ki bir patlama haberi olmasın, ölüm haberleri duyulmasın.
Öte yandan, evlerinden yüzbinlerce kilometre uzakta, bir başka ülkede hayatını yitiren Amerikalı askerlerin acısını da ailelerinden daha iyi bilen yoktur sanırım.
Atlanta’da tanıştığım Cecelia Kane’nin “hand to hand” projesine, bu olayların çok yakınında olan ülkenin bir sanatçısı olarak katılmak istedim. 30 Temmuz-04 Ağustos 2007 tarihleri arasında çok sıcak bir yaz yaşıyorduk. Yazılı ve görsel basında yer alan Irak haberlerine odaklanmak beni gerçekten çok üzdü. Günlük yaşamımızda, “Irak’ta patlama oldu, bir çok insan hayatını kaybetti” gibi haberler bir an duyup,hemen sonra unuttuğumuz bir alışkanlığa dönüşür hale gelmişti. Oysa, bu tarihlerde yaşananlar bende daha derin izler bıraktı. İçinde bulunduğum ruh halini alt edebilmenin yolunu ise evimin balkonunda bulunan “Japon Gülü”nün Irak’ta barış için hergün bir çiçek açması için dua ederek aşmaya çalıştım.
Başta Cecelia Kane olmak üzere, bu sergiye katılan tüm sanatçıların ortaya koydukları sanat eldivenlerinin(art gloves) Irak’ta barış sağlanması için katkıda bulunmasını umuyorum. Bir de, ülkelerin kendi kaderlerini kendilerinin tayin edebilmesi için güçlü ülkelerin, güçsüz ülkeler üzerinden ellerini çekmelerini diliyorum. Tüm dünya insanlarının barış ve huzur içinde yaşamasını istiyorum.
İmren Tüzün