Masum Çizgiler…
Çocukluğumun kış gecelerinde Akdeniz öylesine coşardı ki denizden birkaç kilometre uzakta, evimizde sesini duyardık. Dalgalar kabaracak, sanki bütün ovayı kaplayacak duygusuna kapılır, korkardık biraz da. Bahara doğru sakinleşir, sesini duymaz olurduk denizin. Duruldum, sakinleştim, kıyılarıma gelin; çizgiler çizin, resimler, heykeller yapın kumsallarımda derdi adeta.
Bahar gelince, öğretmenlerimiz, Likya’nın en önemli antik kentlerinden biri olan Myra’ya, Çayağzı’na, Sülüklü’ye götürürlerdi bizi. Kışın denizin kumsala bıraktığı kargılarla çizgiler çizer, adımızı yazar, resimler yapardık Çayağzı kıyılarında. Belki de yıllarca orada kalacağı hayaline kapılarak, biraz sonra gelip silecek olan dalgalara aldırmadan, yıllar sonra gelip de bulacakmışız gibi çizerdik. Sonra arkadaşlarımızla sahil boyunca yürür, koştururduk.
Kimler gelip geçti bu kıyılardan. Kaç çocuk aynı hayale kapıldı kim bilir. Hepsi de bir iz bırakmak istemiştir elbette. İçlerinden bir tanesi de bu kıyılardan gelip geçti, hem de derin bir iz bırakarak. Dünya çocuklarının kucaklayıcısı Noel Baba da bu kıyılarda yaşamamış mıydı? Bu sulardan mı gönlünü açtı insanlığa.
Kendiliğinden bir ritm içinde kumsala vuran dalgalar da aslında çizgiler çiziyorlar kıyı boyunca. Bazen öfkeli, bazen sakin dalgaların bıraktığı çizgiler öylece uzayıp gidiyor denizin içinde.
Şimdilerde de çocuklar Çayağzı’nda, Sülüklü’de yine çizgiler çizmeye devam ediyor. İsimlerine e-mail adresleri eklense de, orada çizgi çizmenin dili belki de çok değişmedi. Masum çizgiler, içten gelen ve dalganın sesine eşlik eden.
Senaryo: İmren Tüzün