Güzel Bir Heyecandı


Hayatımızda zor anlar yaşadığımız sıkıntılı bir yazı Ankara’da geçirdikten sonra Antalya’ya dönmüştük. Kendimi yorgun ve bitkin hissediyordum. Elim kolum bağlanmış gibiydi. Bir yanda beni bekleyen atölyem diğer yanda yapılması gereken işler.  İnsan böyle zamanlarda işe nereden başlayacağını bilemiyor. Birisinin gelip size” hadi toparlan, hayata sarıl” demesi gerekiyor.


Önümüzde duran işlerden birisi de Antalya Limon Kısa Film Günleri’ni n ikincisini düzenlemekti. Kasım 2010’u yaşıyorduk. Françoise Pierrot Atay, beni ve Ahmet Tüzün’ü, “bir araya gelelim, toplantı yapalım, karar verelim” diyerek yüreklendirmeye çalışıyordu. Ben ise bugün yarın diyerek erteliyordum. Bir süre sonra, Françoise ve Ahmet’in kararlılığı beni de harekete geçirdi ve bir gün toplantı yaptık.Yapılacak işleri her zaman olduğu gibi benim defterime yazdık, zaten oraya alınan notlar takip edilecekler arasına katılıyor ve gözümün önüne geliyordu defteri her açtığımda.


Öncelikle, Antalya Müzesi Salonu’nun tahsisi konusunda Antalya İl Kültür Müdürlüğü’ne başvurduk. Arkasından, sinemacı Ethem Özgüven’le bir görüşme yaptık. Özgüven, bize hem kendi hem de arşivindeki filmleri gönderince bizi yüreklendiren bir destek daha almış olduk. Uluslararası İstanbul Kısa Film Festivali’nden Hilmi Etikan’ın yazdığı bir e-mail ve katologlarını göndermeleri bize yeni bir ufuk açmış oldu. Bu ufuk bizi İstanbul Goethe Enstitüsü’nden Fugen Uğur’la buluşturdu ve onların da desteğini kazandırdı. Paris’te yaşayan Venezuelalı yönetmen Beatriz Ciliberto’nun arkadaşlarına haber vermesi ve seçmemiz için gönderdiği film linkleri işleri biraz daha kolaylaştırdı.


Bu arada, bir kuruma bağlı kalmadan pek çok yerden destek alabileceğimizi hissederek, kendi başvuru formumuzu oluşturmaya karar verdik. Talya Otel’de bir akşamüstü Ahmet, Françoise ve ben, yabancı dil bilmenin de getirdiği avantajla kendimizin bu işlerin üstesinden gelebileceğimizi gördük. Böylece 2. Antalya Limon Kısa Film Günleri başvuru formu hazırlandı. Burada bizim ortaya  koyduğumuz anlayış, Antalya Limon Kısa Film Günleri’nin  tecimsel olmadığı ve filmlerin ücretsiz gösterileceği yönündeydi. Öncelikle, Kısa Film ve Video alanında çalışma yapan arkadaşlarımıza gönderdik. Arkasından Françoise Brussels Short Film Festival’le temasa geçti.


Ahmet Tüzün ve ben Antalya’da doğmuş, sinema eğitimi almış ve başka şehirlerde yaşamlarını sürdüren Antalya kökenli sinemacıların varlığını hissettirmek istiyorduk. Bu nedenle Ethem Özgüven ve Esin Büyükyıldırım’dan filmlerini göndermelerini istedik.

Film DVD’leri geldikçe, bizim gibi postacımız da heyecanlanıyordu yurtdışından gelen zarflar karşısında. Heyecanla kapıya kadar getiriyordu. Biz de merakla açıyor,  DVD’niz elimize ulaştı diye yönetmenlere e-mailler gönderiyorduk.


Diğer tarafta afiş çalışılmasının yapılması gerekiyordu. Ben Antalya’nın doğasına, limon ağacına sahip çıkalım istiyordum. Ne de olsa limon kokuları sökülüp alınmış, beton duvarlara hapsolmuş yaşamıyor muyduk bu kentte. Hiç olmazsa kalan limon ağaçlarının varlığını duyumsatalım diyordum. Françoise Çakırlar’dan birkaç fotoğraf çekti. Arasından bir tanesini seçtik ortak kararla. Sıra gelmişti afişi tasarlamaya.  Benim pek çok baskı işlerimi yapan Ömer Engin Yanık’la çalışmaya karar verdik.  Ben renk seçiminde tercihlerimi dile getirdim, Ömer Yanık grafik tasarımını yaptı. Ahmet Tüzün renksiz buldu, yeniden tasarladık,  dijital baskı bize doğru afişi seçmemizde yardımcı oldu.


Bu arada Françoise Belçika’ya gitti bir haftalığına. Fakat annesinin rahatsızlığı nedeniyle çabuk dönemedi. Sorumluluklar bir kat daha arttı. İşte bu dönemde Ramada Otel’de, Ahmet ve ben  perdede filmleri  izlerken, Gülşah  Güler Yanık, başvuru formlarından yönetmen bilgilerini toparlıyordu iletişimde kolaylık olsun diye. DVD’ler çoğunlukla çalışıyordu, ender olarak açamadıklarımız oldu. Hemen yönetmenlerine durumu bildirip yeni DVD istedik.


Elimizde pek çok film oluşmuştu. Bir filmi bizim beğenmemiz yeterli değildi elbette. O esnada izleyiciyi de düşünmek gerekiyordu. Çoğu film yurtdışından geldiği için, özellikle diyologlu filmlerde Türkçe altyazı gerekebilirdi.


Öte yandan filmlerin seçilmesi, programın yapılması ve bloklar haline getirilmesi gerekiyordu. 46 yıldır Film Festivali düzenlenen bir kentte ne yazık ki sinemanın gerektirdiği teknik donanıma sahip produksiyon şirketi bulmak çok da kolay değildi. Bu nedenle 1. Antalya Limon Kısa Film Günleri’nde bize teknik altyapıyı kuran Best Ajans’la çalışmak en iyisi olacaktı. Best Ajans sahibi Celal Vecel’le görüştük. Kendisinden perde, gösterim cihazı, ses düzeni ve filmlerin kurgulanması konusunda yardım talep ettik ve bir protokol yaptık.

 
Deneysel, Kurgu, Animasyon ve Belgesel türdeki filmleri seyretmiş, seçeceklerimizi belirlemiştik. Fakat bu yeterli değildi. Esas iş programı oluşturmaktı. Seyrederken  yan yana getirebileceğimiz filmler şekilleniyor olsa da izleyiciyi düşünmeden edemiyor insan. Filmler öyle yan yana gelmeli ki, izleyici kendini kaptırıp gitsin. Bunun için de türleri harmanlamak gerekiyordu. Listelediğimiz filmleri yazdırdık,  Françoise bir yöntem buldu.  Terzi gibi önce kestik, sonra yan yana getirdik bütün filmleri kağıt üzerinde. Bu benim çok hoşuma gitti doğrusu.

Afiş hazırlamıştık, baskı aşamasında Doruk Matbaa’dan Fedai Bey ve Seçil Hanım’la görüştük. Fedai Bey, büyük bir hızla baskıyı yaparak afişleri zamanında ulaştırdı bize.  Afiş asmak bir nevi özgürlük getiriyor insana. Pek çok yere götürüyorsun, bazıları seve seve diyordu, bazıları da patronuma sorduktan sonra asarım. Esat Yanık’ın yüksünmeden afişlerin arkasına çift taraflı bant yapıştırması işimizi kolaylaştırdı. Hatta bazıları böyle hazır getirirseniz her zaman afişinizi asarız bile dedi.


Bu arada filmleri Best Ajans’ta Mustafa Dalpalta depoladı. Bir gün Françoise, Mustafa, Ahmet ve ben  bir araya geldik Best ajansta. Bir yandan blokları yaparken diğer yandan Yeşim Yılmaz’ın da yardımlarıyla listelere son şeklini verdik. Ceyda Öğretir ise Best Ajans’la yaptığımız işlerin planlanmasında bize vaktinde bilgiler vererek yardımcı oldu.


Programı baskıya vereceğimiz gün grafik dilini bilmemenin zorluğunu yaşadık. Excelde yazdığım program taslağı hemen Freehand  programına aktarılamıyordu, oturup hepsini yazmak gerekiyordu. Burada da Ömer Yanık bir yöntem bularak, programı hatasızca yeniden düzenledi ve tasarımını yaptı.


Böyle bir etkinlik düzenliyorsanız gerekli bilgilerin ulaşılabileceği bir web sitesinin bulunması bir zorunluluk artık. İlkini düzenlediğiniz etkinliğin program, afiş, fotoğraflar ve  gösterimlerden  izlenimler kendimizi  yönetmenlere anlatabilmeniz açısından önemliydi. Yönetmenler haklı olarak filmlerini nereye gönderdiklerini bilmek istiyorlar. Yeni yapacağınız etkinliğin bilgilerini de eklemeniz gerekiyor. Web sitemi yöneten Senem Kopan Lefkeli’yle her zaman olduğu gibi yine yoğun bir iletişimle çalışarak, bütün bilgileri düzgün bir şekilde yerleştirdik.

Çocukluğu narenciye bahçeleri içinde geçmiş biri olarak, bahçelerin oluşturulma hikayelerini dinledim. Onların bakımına, yaz aylarında kıt sularla nasıl sulandıklarına, çiçek açmalarından meyve verilmelerine, toplanıp satışa sunulmalarına kadar pek çok aşamasına tanıklık ettim. Bir gün gelip kendi ellerimizle onları hayatımızdan söküp aldığımıza da.  Bu kentte büyüklerin yetiştirdiği pek çok bahçeler sökülüp yerlerine beton bloklar dikildi, limon çiçeği kokuları sökülüp alındı bu kentin ruhundan. Tüm bunların hüznünü yapacağımız tanıtım filmine taşıyalım istedim. Bu nedenle Françoise’yle birlikte Hal’e gittik.  Halde istif yapan işçi kızlarla çalıştık.

Çok kısa sürede kartpostal ve programı da basmayı başardı Doruk matbaa. Belki titizliğimle Fedai Bey’i biraz yormuş da olabilirim. Fakat benim gösterdiğim özeni Doruk matbaa anladı.

Öyle bir koşuşturmacayla 25 Mart 2011 Cuma günü’ne geldik ki. İşin en önemli kısımlarından biri olan perde kurulması, gösterim cihazı ve ses düzeni o gün hazırlanacaktı. Öğleden önce, Best Ajan’stan Fikret Vecel sistemi kuracak ekiple Antalya Müzesi’ne geldi. Fakat perde istediğimiz gibi kurulamadı önce. Ben her şeyin profesyonelce olmasını istiyordum. Perde çok düzgün kurulmalıydı. Birkaç yöntem denedikten sonra ekip perdeyi tavandan asmaya karar verdi. Müzenin o yüksek merdiveni salona getirildi, cesurca çıkıp perdeyi düzgün bir şekilde astılar. Gösterim cihazı ve ses sistemi kuruldu, denendi. Herşeyin düzgün çalıştığına kanaat getirdikten sonra hazırlanmak için eve dönebildik.


Kokteyl için Françoise limonata yaptı, yiyecek kısmını ise komşumuz Damla Pastanesi hazırladı.

Böylece,  25 Mart 2011 Cuma günü saat 17:00’de Antalya Limon Kısa Film Günleri’nin gösterimleri başladı, açılışa TRT Haber’den Pelin Elmasyazar ve kameraman arkadaşı gelerek görüntü aldılar. 25-26-27 Mart 2011 tarihlerinde üç gün süren etkinlikte dokuz ülkeden 42 film gösterdik. Bizi sevindiren nokta ise filmlerin bir aksaklık olmadan düzenli bir şekilde gösterilmesi oldu. Kısa Film izleyicisinin bir özelliği de üç gün boyunca bizi yalnız bırakmamalarıydı. Düzenleme Kurulu olarak da biz de tüm filmleri yeniden izledik, o atmosferi duyumsadık. İzleyiciyle birlikte yeniden o ruhu hissetmek ayrı bir mutluktu doğrusu.


Etkinlik sürerken insan tam olarak birçok şeyin farkına varamıyor. Best Ajans’ın çekmiş olduğu fotoğraflardan etkinliği Antalya’dan hiç tanımadığımız insanların izlediğini gördük. Özellikle gençlerin varlığı dikkat çekiciydi. Kültür sanatın bir avuç ilgili insan tarafından değil, toplumun değişik katmanlarına yayılabilmesi arzuladığımız ve başardığımız bir şey oldu. Bu vesileyle izleyicilere tekrar teşekkür ederiz.


Antalya Limon Kısa Film Günleri’nin kapanış konuşmasını yaparken kurumlarla çalışmayacağız, Antalya’da kültür sanata destek veren varlıklı insanların çoğalmasını diliyoruz demiştim. Sonra üzerinde düşünmeden edemedim ve büyük laf mı ettim duygusuna kapılmadım değil. Kasım 2010 sonunda  İKSV’nin düzenlediği ”Istanbul’u Hatırlamak” adlı etkinlikte Vasıf Kortun’un yaptığı konuşmada “Bilgi gelecekte özel sektörün ve kişilerin elinde olacaktır” demesi benim hiç de yanlış düşünmediğimi doğruluyordu.


Kendi olanaklarımızla, çevremizdeki insanların bilgi ve teknik olanaklarıyla gerçekleşti 2. Antalya Limon Kısa Film Günleri. En önemlisi de yaptığımız işe değer verip filmlerini gönderen yönetmenler ve izleyicilerle…

 

İmren Çalışkan Tüzün