Salih Mercanoğlu Şiirinde Ayna, Yolculuk, Rüzgar

Çocukluktan yaşlılığa giden yolda sürekli bir fiziksel değişim içindeyiz. Bazen bir kişinin çocukluk günlerini paylaşmış, onunla güzel anlar yaşamışızdır. Sonra araya yıllar girer, gençlik günlerinde karşılaşırız onunla, beynimizde o genci yerli yerine oturtamayız. O sevimli çocuk kalmıştır belleğimizde ancak daha önceki gibi bir sıcaklığın olacağı şüphelidir.

Bazı insanlarla ise gençlik yıllarında tanışırız. Saç rengi, cilt rengi sağlıklı, canlı ve yaşama bakışı coşkuludur. Bir şekilde yaşamımızdan uzaklaşır, sonra bir de bakarız ki saçlarına ak düşmüş.

Aslında bu sözünü ettiğim fiziki değişimi başkalarında çok çabuk gözlemleriz de kendi değişimimizin farkına ancak aynalar sayesinde varırız. Aynada artık başka görüntümüz vardır günden güne değişen, kabüllenmekte güçlük çekilen.

Sırası gelir, fiziksel değişimimizin içimizde oluşturduğu duygularla hesaplaşmaya kalkarız aynada.

"Ev Hali" adlı şiirinde Mercanoğlu, aynadaki suretinde, gençlikle şimdiki görüntüsünü karşılaştırıyor.Şu anda içinde bulunduğu yaşam şekliyle, gençlik yaşamının mümkün olmayan değişimini arzu ediyor.Neredeyse," güvenli sakin hayatımı size vereyim, sizde bana gençliğimi, kendimden başka kimsenin sorumluluğunu taşımadığım günlerimi geri verin", diyor.

...
size gençlik fotoğrafımı vereyim bayan
az sakal, az duman, az çıplak
onunla mutlu olun

ben mi?
başka bir fotoğraf için
şimdilik kamera karşısındayım

saçlarımı tarıyorum bayan
ne yapsam eskisi gibi durmuyorlar
siz de bana ömrümü
sokaklarımı park tenhalığımı aşk duygumu
verin sonra çarpsın yüzüme flaş

ben de size kravatımı
beyaz eşyamızın sessiz gürültüsünü
temiz iç çamaşırlarımızı, flu anılarımızı
dizi filmlerimizi, sık değiştirdiğimiz odaları
her gece geç de olsa çaldığım zili
açılan kapıyı, misafirlerimizi
ben de size terliklerimi bayan

( Ev Hali, sayfa 57 )

Şairin çocukluğuna özlemi başka şiirlerde de dile geliyor.
...
Nerede bir bisiklet görsem
çocukluğumu bindiririm bir güzel
anılar
nerde bir bisiklet görsem açılır pencere
ışıklar
vittorio de sica
... (bisiklet , sayfa 12)

...
soluk soluğa döndüm çocukluğuma
gri geceden attım onu
aşağı. ev yoktu
... (pastel ve kağıt, sayfa 56 )

Şair geçmişe özlem duysa da, eski sohbetlerin tadını bulamasa da, içinde bulunduğu ortamı bir anlamda kabullenmiş görünüyor "Mutfak" şiirinde. Güvenli hayat katlanılır hale getirilmeye çalışılıyorsa da gece dışarıda başka bir hayatın akıp gitmekte olduğunu duyumsatıyor.
...
son dem, birazdan kapanacak kapı
çayın tortusu sabahı bekleyecek
elimizde bardak izi,kalbimiz sıcak
dışarıda mutfaksız bir akşam geçecek

geçsin, bir odamız daha var
içinde bizi çağıran boş bir yatak

değişen her şey devamıdır hayatın
ama neden eğri durur bir karanfil masada
kokudan mı? belki eski tadı yok sohbetin
bir kedi eksik, bir ayağı kırık sandalyenin

olsun, bir odamız daha var
içinde bir yatak sadece ikimizin
( mutfak , sayfa 47)

Öte taraftan şair, bu güvenli hayata daha fazla katlanamayacak, bir yolculuk düşlüyor. Bu yolculuk için hazırlanan valizde yaşamsal nesneler olmayacaktır. İçinde biriktirdiği duygular, acılar, aşklar eşlik edecektir ona.
Düşlenen gerçek bir yolculuktan çok, gerçekleşmesi olanaksız, hayallerini süsleyen, belki de şiire doğru giden bir yolculuktur.
...
katlayın ömrünüzü, gidiyoruz

gereksiz şeyler alın yanınıza
bir çakıl taşı , mesela kuru bir yaprak

yırtın değerli evrakınızı
korkularınız sizde kalsın
düşmesin imzanız
mühürle ezilmiş ölü kağıtlara

katlayın geçmişinizi, gidiyoruz
derin yaralarınız, aşklarınızı
- çünkü kaçak yolcudur onlar
bırakmaz sizi, siz onları bırakırsınız da -

bir şiir alın yanınıza , ıssız bir ada imgesi
unutmayın gözlerinizde yanan ışığı
bir tünelden geçeceğiz, bilirsiniz
raylar taşımaz insansız bir treni

( Valiz , sayfa 7)

Yolculuk isteği , " ara istasyon"da kesintiye mi uğramıştı, yoksa orada mı başlamıştı? Ara İstasyon , aslında çocuklukla başlayan bir yolculuk imgesi. Bozkırın ortasında uzayıp giden tren rayları , çocuğun anılarında kalan bir resim. Bütün bu yolculuğu başlatacak, ona eşlik edecek şey de rüzgar. Ara istasyondaki rüzgar, şairin şiire doğru yelken açması için itici bir güç mü olmuştur? Ara istasyona hakim olan rüzgar , bir esinti, fakat şairin yaşamını toptan değiştirecek bir fırtına değil. Yoksa rüzgar şairin kendisi midir?

...
oyundan atılmış çocuk
uzun uzun izliyor bu taşra resmini
duydum
rüzgar şiire vermiş sesini
görüntü boş
az yaklaşıyorum
zaman zamn baktığım rüzgarın sesimi bu

ırmak ikiye bölüyor sesi
bir gelincik kayıyor taşların arasından
öte yakada rüzgar kırık bir ayna
sözün görüntüsüyle
onarıyor kendini

güneşi anlıyorum
şiirn garından çıkıp, perona yürüken
- gölgeden çok önce çıktığımda-
anlıyorum güneşle gölge arasında
gidecek yer yok

rüzgar ara istasyonda bekliyor.

( ara istasyon, sayfa 11)

Mercanoğlu şiirinde rüzgarın yanısıra doğanın ve günün dönüşümünü duyumsuyorsunuz.Yıldızların parladığı gümüş bir geceden, ışıklı gölgeli bir güne yol alıyorsunnuz. Şair ışık ve gölgeyi kullanarak şiirine aynı zamanda
resimsel boyut katıyor.

..
Göğün karanlık geceliğinde
ay parlayan gümüş düğme
... ( Gece, sayfa 14)

..
ışığın çözdüğü pencereden
süzülüyor bakır sabah
.... ( (abelard, sayfa 33)

Mercanoğlu'nun şiirinde ayna, rüzgar, yolculuk şairin dünyasını anlamada önemli bir yer tutuyor.Tabii ki ele alınması gereken başka noktalar da var. Özellikle nesnelerin ve doğanın ruhu üzerinde durulabileceğini düşünüyorum.

İmren Çalışkan Tüzün