Geçmişten Bugüne Sinema Salonları

Geçmişte büyük kentlerde doğmuş ve orada büyümüş olanlar sinema sanatına ilgilerinin nasıl başladığını çocukluklarıyla bağlantılı olarak anlatırlar. Daha üç, dört yaşlarındayken anneleri ellerinden tutup sinemaya götürmüştür onları. Oysa köylerde, kasabalarda doğanların pek de böyle anıları yoktur çocukluk belleklerinde. Onlar ise sinema deneyimleriyle İlkokul sıralarında, belki Kurtuluş Savaşı'nı anlatan bir belgesel filmin gösterildiği mekanda beyaz perdeyle tanışmışlardı. Nasıl oluyordu da, biraz önce bomboş duran bir perdede insanlar hareket etmeye başlıyor, diye, hayretler içinde kalıyorlardı.

Daha televizyonun hayatımıza girmediği dönemlerde beyaz perde ile karşılaşmak bir çocuk için çok ilginçti. Bugün ise çocuklar doğar doğmaz evlerde beyaz camla karşılaşıyor, bir yandan annelerini, babalarını algılamaya çalışırken , diğer yandan ise ekranda olup bitenleri seyretmese bile seslere kulak kesiliyor. Büyüdükçe, belki o ekranın tutsağı haline geliyor. Sinema salonlarıyla tanışması ise yine büyükleri sayesinde olacaktır. Tabii ki, ailede sinemaya gitmek gibi bir alışkanlık varsa. Yoksa da bir şekilde o deneyimi yaşayacaktır.

Ülkemizde sinema salonunun olmadığı iller var hala. Belli bir geleneği olan ilçelerin dışında da, bir çok ilçede sinema salonunun olduğunu söylemek zor. Zaman zaman çevre ilçelerden sinema izlemek için Antalya'ya gelindiğini gözlemliyoruz.

41 yıllık bir sinema festivali geleneği olan Antalya'da sinema salonları gün geçtikçe artıyor. Özellikle, yeni açılan alışveriş merkezlerinde, sinema salonları da unutulmuyor. Öyle ki, bir merkezde üç -dört veya daha fazla salonu görmek mümkün. Aynı anda bir kaç film birden gösterilebiliyor, insanlara film seçme olanağı sunuluyor. Daha çok salon açabilmek için koltuk sayısı azaltılıyor. Her türlü estetikten yoksun, sadece koltuk rahatlığının ön planda tutulduğu salonlar bunlar. Bu salonlardan ileride sanırım sadece izlediğimiz filmler kalacak.

Geçmişten günümüze kentimizdeki, sinemaları düşündüğümüzde, eski haliyle kalan tek sinemanın Kültür Sineması olduğunu söylemek mümkün. Kent tarihi kimliğini koruyan,yansıtan daha çok sinema kalabilseydi keşke. Birçok sinema yıkılıp, yerine yeni binalar dikildi. Yıldız, Şehir, Akdeniz, İnci, Saray artık, oralarda film izlemiş insanların belleğinde kaldı sadece.

Lise yıllarımda Erzurumlu bir ailenin yanında kalıyordum. O dönemde, evin oğlu Taner Gençler'in hem orkestrası vardı, hem de reklamcılık işiyle uğraşıyordu. Reklam filmleri, gösterim öncesi ve aralarda Kültür Sineması'nda seyirciye ulaşıyordu. Biz de, Taner Ağabey sayesinde filmleri locadan izleyebiliyorduk. Bu bizim için önemli bir şeydi o zamanlar. Artık, gerçek anlamda sinema salonları olmadığı için localar da tarihe karıştı.

Sinema salonlarının durumu böyleyken, peki izlediğimiz filmler ne durumda? Bugün, birçok kentle aynı anda filmler gösterime giriyor Antalya'daki sinemalarda. Çoğunluğunu ise Amerikan filmleri oluşturuyor. Henüz Avrupa, Asya, Uzakdoğu ve çok fazla gösterim şansı bulamayan sanatsal filmleri izlemek mümkün olmuyor.En azından Avrupa filmleriyle buluşabilseydik farklı bir sinema anlayışının ürünlerini tanma olanağı bulurduk.

Bu anlamda Akdeniz Üniversitesi Sinema Kulübü'nün düzenlediği etkinlikler bir nebze olsun boşluğu dolduruyor. Avrupa ve Dünya sinemasının önemli örneklerini Olbia Sinema Salonu'nda izlemek mümkün.

42.si düzenlenecek olan Antalya Altın Portakal Film Festivali'ni uluslararası boyuta taşıma çabalarının da bizlere farklı sinema örnekleri sunacağını umuyoruz ve bekliyoruz.

İmren Çalışkan Tüzün